KEREMCEM:
28 Aralık 1977’de Muğla’nın Milas ilçesinde halen ailesinin oturduğu evde dünyaya geldi. Babasının deyimiyle kara-kuru çirkin bir çocuktu.
O’ndan 4 yıl önce doğan ablası beste’nin kardeş istemesi Keremcem’in dünyaya gelmesinin sebeplerinden biriydi. Kocasına sonsuz aşkla bağlı olan annesinin oğluna onun ismi olan Cem adını vermek istemesi, babasının kerem adında ısrar etmesi Keremcem ismini oluşturdu. İsminin tam söylenmesi konusunda takıntılı olan Keremcem adını eksik söyleyen arkadaşlarını epey uğraştırdı.
İlkokul yılları en iyi arkadaşı kuzeniyle geçti. Ortaokulu İzmir Özel Fatih Koleji’nde liseyi Muğla Turgut Reis Lisesi’nde okurken hard rock dinleyip kafa salladıkları, ucuz şarap içip sabahladıkları okul bahçesi müzikal değişimini sağladı.
1996 yılında Ege Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Blümü’nü kazandığında hayatında müzik dışında yeni bir sayfa açılacağını düşünüp korktu, ama mezun olduğunda okulun müzikten uzaklaştırmak yerine daha çok müziğin içine çektiğini farketti.Yıllarca birlikte müzik yaptığı arkadaşı Yunus (Adak) Keremcem’in İstanbul’a yerleşme arefesinde yeni yaptığı Eylül’ adlı şarkıyı dinlettiğinde İstanbul macerası daha da anlam kazanmıştı. Yonca Evcimik ile tanışması keskinleştiren etken oldu. Yoncimik O’na inanan ilk profesyonel oldu.
KEREMCEM İLE RÖPORTAJ KONUŞMALARIAilenizle aranız nasıl? Onlardan ayrı yaşıyorsunuz sanırım.12 yaşından itibaren sırasıyla İzmir, Muğla ve Ankara’da okumam nedeniyle hâlâ Milas’ta yaşayan ailemden hep ayrı yaşadım. Belki bu yüzden onlara bu denli bağlıyım. Benden dört yaş büyük Beste isminde bir ablam var. Ailem beni kendi ayakları üstünde durabilen biri olarak yetiştirdi ve verdikleri bu sorumluluğun ödülünü de hayalimin peşinde koşmamda bana sonsuz destek olarak fazlasıyla verdiler.
Müzikle tanışmanız, müziğe başlamanız nasıl oldu? Aslında ‘Eylül’ adlı albümünüz ikinci albümünüz değil mi?Evet… Müziğe 10 sene önce gitar çalarak başladım. 1996 senesinde de ‘Elimde Değil’ isimli albümümde yer alan ilk şarkımı yazdım.
Müzik yolculuğunda son durağınız olan İstanbul maceranız nasıl başladı? Aykut Gürel’le nasıl tanıştınız?5 senedir şarkı yapıyordum ve artık bunları arkadaşlarım dışında insanlarla da paylaşmam gerektiğine karar verdim. En büyük destek ailemdi. İstanbul maceramın başlangıcı ise Yonca Evcimik’tir. Aykut Gürel’e ulaşmamı da O sağladı.
Sizden ve Aykut Gürel’den başka kimlerin emeği var albümünüzde?Aranjörüm ve aynı zamanda yapımcım olan Aykut Gürel canlı ve hücum kayıt şeklinde kaydedildi. Bu sayede 2 gün içinde davulda Murat Yeter, keyboard da Emre Irmak başta Aykut Gürel gitarlarda Cihat Akyıldız ve Can Şengün’ün şarkılarım üzerindeki profesyonel fikirleri de albümün duygusuna katılmış oldu. Nerelere Gideyim’e ünlü düdük ustası Alihan Samedov eşlik etti. Düet versiyonuna ise melek sesiyle Müge Zümrütbel ile birlikte seslendirdik. Mix ve mastering’i ise Cem Büyükuzun yaptı.
İlham kaynağınız aşktır sanırım şarkılarınızı üretirken…
Albümdeki şarkıların bende ayrı ayrı hikâyeleri var. Şarkılardan anlaşılacağı gibi çoğunun ilham kaynağı aşk ve tabii ki benim yaşadığım aşk ve ayrılıklar...
Günümüzde; müziğin kalıcı olması yerine, ticari kaygıyla yapılması ön planda. Bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?Pop müzik piyasasında ‘kalıcılık’ başarının bir göstergesi gibi algılanmadığı için ticari kaygı açık ara önde gidiyor. Pop müzikte ‘kalıcılık’ın kişisel fikrim olarak ilk şartı samimiyet müzikal anlamda ise güzel bir şarkı, sağlam bir duruş ve iyi bir pazarlama stratejisiyle birleşince ar.